Gözalıcı mimarinin ev sahibi sokaklar, ağızlarında puroları, başlarında rengarenk türbanlarıyla kadınlar, kıvrak ritimleriyle davetkar barlar, tüm parıltısı ve cazibesiyle size bir şehir turu yaptırmaya hevesli, üstü açık rengarenk Amerikan arabaları, müzeler, galeriler, antika pazarları, hem dinlenip hem etrafını sarmalayan binalarını seyre dalacağınız meydanlar, tüm büyüsüyle Habana Vieja, yani eski Havana. 1982’den beri Unesco Dünya Mirasi listesinde şehrin bu bölgesi. Zaman içerisinde oldukça yıpranmış olan binalar 1994’te başlayan bir programla büyük oranda restore edilmiş. İspanyol sömürge dönemi mimarisinin en güzel örneklerinin görüldüğü yer burası. Yapıların çoğu barok ve neoklasik tarzda. Restore edilmiş binaların arasında dolaşırken açık hava müzesinde olduğunuzu hissediyorsunuz. Bu nedenle de şehrin en turistik bölgesi burası. Eski şehirde restorasyonu devam eden birçok bina var hala, bunların cazibesi ise ayrı. Binaların güzelliğine dalarak sokaklarında gezmek, barlardan birinde Mojito ile serinlemek, bir meydanında oturup hayatı seyretmek yapılacak en güzel şey eski şehirde.
Bölgede turistlerin gözdesi dört meydan var: Plaza de Armas, Plaza Vieja (Eski Meydan), Plaza de la Catedral, ve Plaza de San Francisco.
Plaza de Armas
Plaza de Armas eski şehirdeki en eski meydan ve şehrin kurulduğu yer. Sömürge döneminde askeri geçit törenlerinin yapıldığı yer olduğu için Plaza de Armas yani Silah Meydanı ismi verilmiş. Valinin konağı burada bulunduğu için de politik açıdan en önemli meydan konumundaymış. Günümüzde semtin en önemli caddeleri olan Obispo, San Ignacio, Mercaderes ve Oficios bu meydanda buluşuyor. Meydan sömürge dönemi mimarisinin örneği binalarla çevrili. Bunlardan biri 18.yy barok tarzını yansıtan, o zamanlardaki mareşalin sarayı, Palacio de los Capitanes Generales. Günümüzde şehir tarihini anlatan Museo de la Ciudad olarak karşımıza çıkıyor bu yapı. Meydanın ortasındaki parkta Küba ulusunun babası olarak kabul edilen Carlos Manuel de Céspedes’in heykeli görülüyor. Cespedes ilk Küba bağımsızlık savaşı olan ve İspanyol sömürgesine karşı sürdürülen on yıllık savaşı başlatan kişi. Kendisi bir Criollo, yani İspanyol babadan Küba’da doğma, büyük toprak sahibi, varlıklı bir beyaz. Céspedes 10 Ekim 1868 günü Yara kasabasında kölelerini toplayarak artık özgür olduklarını söylüyor ve Küba’nın bağımsızlığını ilan ediyor. 10 yıllık savaşı başlatan bu olay “Grito de Yara” (“Yara’nın Çığlığı”) olarak tarihe geçmiş. Meydanın doğu tarafında El Templete adı verilen şehrin ilk neoklasik yapısı bulunuyor. Pazartesileri hariç hergün bu meydanda eski kitaplardan posterlere birçok değerli yapıtın bulunduğu bit pazarı kuruluyor.

Plaza Vieja (Eski Meydan)
Franseskan keşişler Francisko Meydanı’ndaki tüccarların aktivitelerinden dolayı kutsal ayinlerini istedikleri gibi gerçekleştiremiyorlardı ve tüccarların işlerini yapmaları için başka bir meydanın kurulması gerektiğini dile getirdiler. Bu nedenle de Plaza Vieja yapıldı. Yapımı 1559 da tamamlanan meydan ilk olarak Plaza Nueva (Yeni Meydan) olarak adlandırıldı. İki yüzyıl boyunca pazarlara, boğa güreşlerine, kırbaç cezalarına ve infazlara şahitlik etti bu meydan. Plaza Vieja olarak adlandırılana kadar da Plaza Real, Plaza Mayor, Plaza Fernando VII, Parque Juan Bruno Zayas ve Parque Julián Grimau isimlerini aldı. 17. ve 18.yylarda oldukça görkemli binalar inşa edildi. Bunlardan biri yazar Condesa de merlin’in evi olan Casa del Conde Jaruco. Ellili yıllarda meydandaki Pazar kaldırılarak yerine park yapılacağı söylense de, meydanın altı park yeri olarak kullanıldı. Bu dönemde ve devrim sonrasında ihmal edilen meydan 1980 lerde eski şehrin Unesco Kültür Mirasları Listesinde yer alması ile yeniden yaşama döndü. Tüm binalar restore edilerek şimdiki gözalıcı hallerini kazandılar. Bu binalardan birisinde de küçük çapta bira üretimi yapan Factoria Plaza Vieja yer alıyor. Ürettikleri biraları tadarken meydanı seyretmenin keyfine varabilirsiniz.

Plaza de San Francisco
Havana Limanı’nın hemen iç tarafında yer alan San Fransisco meydanı şehrin 17. yüzyilda kurulan dört büyük meydanından biri. İsmini burada yer alan Fransisken manastırından alıyor. Tarihi 1575 in başına dayanıyor. O zamanlarda büyük İspanyol gemilerine hizmetin gönderildiği ve getirilen kölelerin ilk olarak indirildikleri meydan olarak işlev gören Francisko Meydanı zaman içerisinde Pazar meydanı ve horoz dövüşlerinin yaptırıldığı bir meydan olarak kullanılmış. 17. ve 18. yy. larda zengin soylu ailelerin burada inşa ettikleri evlere taşınmalarıyla onların şikayetleri üzerine meydanda pazar kurulmamaya ve horoz dövüşleri de Plaza Vieja’da yapılmaya başlanmış.
Günümüzde meydana bakan binalardan en önemlisi San Francisco Bazilikası ve Manastırı. Manastırın önündeki “El Caballero de Paris” heykeli Jose Maria Lopez-Lledin’in eseri. Heykelin sakalına dokunmanın şans getireceğine inanıldığı için de sakalın rengi zamanla açılmış. Meydanı çevreleyen diğer önemli binalar ise yolcu gemisi terminali olan Terminal Sierra Maestra ve neoklasik bir yapı olan Lonja del Comercio. 1959’daki devrime kadar borsa görevi gören Lonja del Comercio günümüzde Brezilya Büyükelçiliği’nin, BBC ve Havana Radyosu’nun yer aldığı bir bina. Binanın önünde yer alan Etienne’nin „La Convercacion“ heykeli oldukça dikkat çekici. Meydanı seyreden bu eser günümüz toplumunda diyaloğun gereksinimini sergiliyor. 2012 yılında Vittorio Periotta tarafından bağışlanmış.

Plaza de la Catedral
Catedral de San Cristóbal (Havana Katedrali) ve zamanın aristokratlarının konaklarıyla çevrili bu meydan sömürge döneminde yapılan en son meydan. Meydanın olduğu alanın bataklık olduğu ve kurutularak şehrin ilk su kemerinin buraya inşa edildiği biliniyor. Barok yapıdaki katedralin en dikkat çekici özelliği kulelerinin asimetrik yapıda olması. Katedralin karşısındaki yapı Museo de Arte Colonial. 1720’de inşa edilen yapı meydandaki en eski bina ve geleneksel tüccar konaklarının en güzel örneklerinden. Katedralden çıktığınızda solda görülen yapılardan biri Casa del Marqués de Arcos. 19. yy.da postane olarak kullanılan bu konağın önündeki meydanı seyreden bronz heykel, İspanyol flamenko dansçısı sosyalist Antonio Gades’in heykeli. Katedralin sağındaki konak ise Casa del Marqués de Aguas Claras. Günümüzde El Patio restoranı bu konağın sahipliğini yapıyor.

Katedralin yakınındaki Calle Empedrador ( Empedrador caddesi)daki en önemli mekanlardan biri La Bodeguita del Medio. Mojito kokteylinin ilk burada yapıldığına dair söylentiler var. Pablo Neruda, Gabriel Garcia Marquez, Gabriela Mistral, Nat King Cole, Julio Cortázar, Salvador Allende gibi değerli yazar ve sanatçıların uğrak yeri olmuş La B del M. Ama en çok Ernest Hemingway ile anılıyor ve turistleri çekiyor. Duvardaki “My mojito in La Bodeguita, My daiquiri in El Floridita” yazısının Hemingway’in sözü olduğu söyleniyor. Mavi boyalı duvarları ziyaretçilerin isimleriyle kaplı. Turistik ve çoğu zaman dolu olmasına rağmen keyifli bir mekan burası.