Yeryüzünde cennete düştüğünüzü düşündürecek sahiller, bembeyaz kumsal ve mavinin her tonunda denizin sonsuzluğu, belki de hiç görmediğiniz deniz ürünleri, karabiber bahçeleri, palmiyelerle süslenen gün batımları, çıplak ayak kumsalda dans, bi de bahçeye açılan banyonuzun misafiri şaşkın kurbağacık. Phu Quoc Vietnam’ın en büyük adası. Tayland körfezinde ve Vietnam’a nazaran Kamboçya kıyılarına daha yakın. Adada Fransızlar tarafından kurulan hapishane, daha sonra Amerikalılar ve güney Vietnam hükümeti tarafından kullanılmış. “Coconut Tree Prison” (Hindistancevizi ağacı Hapishanesi) adı verilen hapishane müze olarak kullanılıyor.
Adanın en büyük yerleşim yeri batı kıyısında yer alan Duong Dong. Akşamları burada kurulan pazarda el işlerinden gıda ürünlerine kadar adada üretilen herşeyi bulabiliyorsunuz. Pazar yerindeki restoranlardan birinde de oldukça lezzetli deniz ürünlerini keşfedebiliyorsunuz.
Kaldığımız otel adanın en ünlü plajlarından olan Long Beach yakınlarında. 3 km uzunluğundaki plaj gün batımını seyretmek için adanın en güzel yeri belki. Adanın en büyüleyici plajı ise güneyde yer alan ve Long Beach’e yarım saat uzaklıktaki Bai Sao. İnsanın gözünü alan beyazlıkta bir kumsal, turkuaz ve mavinin her tonu, suyun berraklığı ve tropikal meyvelerin unutulmaz lezzeti cennet bu olmalı dedirtiyor insana.
Ada için birkaç gün ayırabiliyorsanız Phu Quoc Countryside çiftliğini ziyaret edebilirsiniz. Adada en çok üretilen ürün olan karabiberin yanısıra bal, ananas, mango ve papaya da yetişiyor çiftlikte. Kendisine Alice in Pfefferland diyen rehberimiz bizi adanın tek bira üreticisi olan ve bu çiftlikte yer alan Komh bira fabrikasına da götürüyor. Çiftlikte üretilen çeşitli biberleri almadan ayrılmıyoruz tabii ki buradan.
Adanın en önemli geçim kaynağı gün geçtikçe artan turizm. Uluslararası havalimanının bulunması adaya ulaşımı kolay kılıyor. Kitle turizmi ve beton yığını otel kompleksleriyle adanın büyüleyici doğal güzelliğinin bozulmaması burdan ayrılırken tek temennimiz.